22 Nisan 2014 Salı

Ahmed Arif

Kısaca Hayatı :
Ahmed Arif (21 Nisan 1927, Diyarbakır - 2 Haziran 1991, Ankaraşair ve gazeteci. Ahmed Arif'in babası Türk, annesi ise Kürt kökenlidir.
Ahmed Arif, 21 Nisan 1927'de Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no'lu evde dünyaya geldi. Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir.
Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968'de yayımlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmet KayaCem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelenmiştir. Ankara'da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
(tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Arif sitesinden alınmıştır.)

Sizin için seçtiğim şiirleri :

Hasretinden Prangalar Eskittim 

Seni, anlatabilmek seni. 
İyi çocuklara, kahramanlara. 
Seni anlatabilmek seni, 
Namussuza, halden bilmeze, 
Kahpe yalana. 

Ard-arda kaç zemheri, 
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. 
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya... 
Bir ben uyumadım, 
Kaç leylim bahar, 
Hasretinden prangalar eskittim. 
Saçlarına kan gülleri takayım, 
Bir o yana 
Bir bu yana... 

Seni bağırabilsem seni, 
Dipsiz kuyulara, 
Akan yıldıza, 
Bir kibrit çöpüne varana, 
Okyanusun en ıssız dalgasına 
Düşmüş bir kibrit çöpüne. 

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, 
Yitirmiş öpücükleri, 
Payı yok, apansız inen akşamdan, 
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, 
Seni anlatabilsem seni... 
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır 
Üşüyorum, kapama gözlerini... 
Sevdan Beni 

Terketmedi sevdan beni, 
Aç kaldım, susuz kaldım, 
Hayın, karanlıktı gece, 
Can garip, can suskun, 
Can paramparça... 
Ve ellerim, kelepçede, 
Tütünsüz uykusuz kaldım, 
Terketmedi sevdan beni... 
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden 

Yiğit harmanları, yığınaklar, 
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. 
Dize getirilmiş haydutlar, 
Hayınlar, amana gelmiş, 
Yetim hakkı sorulmuş, 
Hesap görülmüş. 
Demdir bu... 

Demdir, 
Derya dibinde yangınlar, 
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs... 
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde, 
Çelik kadavrası korugan'ların. 
Ölünmüş, canım,ölünmüş 
Murad alınmış... 

Gelgelelim, 
Beter, bize kısmetmiş. 
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, 
Susmak ve beklemek, müthiş 
Genciz, namlu gibi, 
Ve çatal yürek, 
Barışa, bayrama hasret 
Uykulara, derin, kaygısız, rahat, 
Otuziki dişimizle gülmeğe, 
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... 
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, 
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret 
Ve asıl biz biliriz kederi. 

İçim, bir suskunsa tekin mi ola? 
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık, 
Ve genç bir mısradır 
Filinta endam... 
Neden, neden alnındaki yıkkınlık, 
Bakışlarındaki öldüren buğu? 
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri... 
Nasıl da almış aklımı, 
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan, 
Dost, düşman söz eder kendi kavlince, 
Kınanmak, yiğit başına. 
Bu, ne ayıp, ne de yasak, 
Öylece bir gerçek, kendi halinde, 
Belki, yaşamama sebep... 

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. 
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, 
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... 
Ve zehir - zıkkım cıgaram. 
Gene bir cehennem var yastığımda, 
Gel artık... 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder