22 Nisan 2014 Salı

Özdemir Asaf

Kısaca Hayatı :
Özdemir Asaf (11 Haziran 1923; Ankara - 28 Ocak 1981; İstanbul), Cumhuriyet dönemi Türk şairlerdendir.
11 Haziran 1923 tarihinde Ankara'da doğdu. Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. Babası Mehmet Asaf Şura-ı Devlet'in kurucularındandır. Babasının öldüğü yıl, 1930, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına girdi. 1941 yılında 11. sınıfta, bir ek sınavla Kabataş Erkek Lisesi'ne geçip 1942 yılında mezun oldu. Hukuk Fakültesi'ne, İktisat Fakültesi'ne (3. sınıfa kadar) ve bir yıl Gazetecilik Fakültesi'ne devam etti. Bu arada Tanin ve Zaman gazetelerinde çalıştı ve çeviriler yaptı. İlk yazısıServet-i FünunUyanış dergisinde çıktı. 1951 yılında Sanat Basımevi'ni kurdu ve kitaplarını Yuvarlak Masa Yayınları adı altında yayımladı. 28 Ocak 1981'de hayata veda etti. Özdemir Asaf'ın ilk eşi Sabahat Selma Tezakın'dan Seda isimli bir kızı; ikinci eşi Yıldız Moran'dan ise Gün, Olgun ve Etkin adında üç oğlu vardır.
(tr.wikipedia.org/wiki/Özdemir_Asaf sitesinden alınmıştır.)


Sizin için seçtiğim şiirleri :

Bir Adam 

Korku dağlarının yürekçisi, 
Ölüm denizlerinin kürekçisi; 
Öyle suskun oturuyor şişesinin başında, 
İçtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi, 

Onu kırmış olmalı yaşamında birisi. 
Dinledikçe susması, düşündükçe susması.. 
Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi, 
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası. 

Düşüngü 

Hepsinin gelmesini bekleme; 
Bir kişi gelmeyecek. 

Sen alışmayasın diye, 
Korkmayasın diye, 
Düşünesin diye... 

Kendine yetmen için.. 
Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde 
Sen kaçmayasın diye. 

Gelenler gitmeyecekmiş gibi.. 
Doğumlarda ölümlerde 
Duyasın diye. 

Bildiğini bildirmek için 
Bilmemeyi öğrenmelisin 
Tam kalasın diye. 

Hepsinin gelmesini bekleme, 
Sen var olasın diye. 
Bir kişi gelmeyecek, 
Sen, bir olasın diye. 

Ben Değildim 

Bir akşam-üstü pencerenden bakıyordun 
Ağır ağır, yollara inen karanlığa. 
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden. 
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya.. 
O geçen ben değildim. 

Bir gece, yatağında uyuyordun.. 
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya. 
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan, 
Ve karanlıklar içindeydi odan... 
Seni gören ben değildim. 

Ben çok uzaktaydım o zaman, 
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya. 
Artık beni düşünmeye başladığından 
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya.. 
Bunu bilen ben değildim. 

Bir kitap okuyordun dalgın.. 
İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı. 
Genç bir adamı öldürdüler romanda. 
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın.. 
O ölen ben değildim.. 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)

Ahmed Arif

Kısaca Hayatı :
Ahmed Arif (21 Nisan 1927, Diyarbakır - 2 Haziran 1991, Ankaraşair ve gazeteci. Ahmed Arif'in babası Türk, annesi ise Kürt kökenlidir.
Ahmed Arif, 21 Nisan 1927'de Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no'lu evde dünyaya geldi. Diyarbakır Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir.
Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968'de yayımlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmet KayaCem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelenmiştir. Ankara'da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
(tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Arif sitesinden alınmıştır.)

Sizin için seçtiğim şiirleri :

Hasretinden Prangalar Eskittim 

Seni, anlatabilmek seni. 
İyi çocuklara, kahramanlara. 
Seni anlatabilmek seni, 
Namussuza, halden bilmeze, 
Kahpe yalana. 

Ard-arda kaç zemheri, 
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. 
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya... 
Bir ben uyumadım, 
Kaç leylim bahar, 
Hasretinden prangalar eskittim. 
Saçlarına kan gülleri takayım, 
Bir o yana 
Bir bu yana... 

Seni bağırabilsem seni, 
Dipsiz kuyulara, 
Akan yıldıza, 
Bir kibrit çöpüne varana, 
Okyanusun en ıssız dalgasına 
Düşmüş bir kibrit çöpüne. 

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, 
Yitirmiş öpücükleri, 
Payı yok, apansız inen akşamdan, 
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, 
Seni anlatabilsem seni... 
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır 
Üşüyorum, kapama gözlerini... 
Sevdan Beni 

Terketmedi sevdan beni, 
Aç kaldım, susuz kaldım, 
Hayın, karanlıktı gece, 
Can garip, can suskun, 
Can paramparça... 
Ve ellerim, kelepçede, 
Tütünsüz uykusuz kaldım, 
Terketmedi sevdan beni... 
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden 

Yiğit harmanları, yığınaklar, 
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. 
Dize getirilmiş haydutlar, 
Hayınlar, amana gelmiş, 
Yetim hakkı sorulmuş, 
Hesap görülmüş. 
Demdir bu... 

Demdir, 
Derya dibinde yangınlar, 
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs... 
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde, 
Çelik kadavrası korugan'ların. 
Ölünmüş, canım,ölünmüş 
Murad alınmış... 

Gelgelelim, 
Beter, bize kısmetmiş. 
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, 
Susmak ve beklemek, müthiş 
Genciz, namlu gibi, 
Ve çatal yürek, 
Barışa, bayrama hasret 
Uykulara, derin, kaygısız, rahat, 
Otuziki dişimizle gülmeğe, 
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... 
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, 
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret 
Ve asıl biz biliriz kederi. 

İçim, bir suskunsa tekin mi ola? 
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık, 
Ve genç bir mısradır 
Filinta endam... 
Neden, neden alnındaki yıkkınlık, 
Bakışlarındaki öldüren buğu? 
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri... 
Nasıl da almış aklımı, 
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan, 
Dost, düşman söz eder kendi kavlince, 
Kınanmak, yiğit başına. 
Bu, ne ayıp, ne de yasak, 
Öylece bir gerçek, kendi halinde, 
Belki, yaşamama sebep... 

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. 
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, 
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... 
Ve zehir - zıkkım cıgaram. 
Gene bir cehennem var yastığımda, 
Gel artık... 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)


Cemal Süreya

Kısaca Hayatı :
Cemal Süreya (1931, Pülümür - 9 Ocak 1990, İstanbul), Türk şair ve yazar.
Cemal Süreya 1931'de o yıllarda Erzincan'a bağlı olan (şimdilerde Tunceli'ye bağlı) Pülümür ilçesinde doğdu.Kürt veya Zaza asıllı olduğuna dair görüşler vardır. Babası Hüseyin, annesi ise Gülbeyaz'dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Erzincan şehrinde geçirdi. 1938'de Dersim İsyanı sonrasında ailesi Bilecik'e sürgün edildi. Bilecik'te ilkokula başladı ve İstanbul Beyoğlu'nda bitirdi. Haydarpaşa Lisesi'nden mezun olup Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi maliye ve iktisat bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik, darphane müdürlüğü, Kültür Bakanlığı'nda kültür yayınları danışma kurulu üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı.
Ağustos 1960'tan itibaren yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini Haziran 1966- Mayıs 1970 arası 47, 1980-1981 arası iki sayı daha çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.
İkinci yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Süreya'nın ilk şiiri "Şarkısı Beyaz" Mülkiye dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. 1997'de de Cemal Süreya arşivi yayımlandı.

Süreyya olan soyadını değiştirmesi

Süreya'nın üvey kızı Gonca Uslu'nun aktardığına göre iddiaya girmeyi çok seven şair arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine iddiaya girmiş, kaybederse soyadındaki "y" harfinden birini sildireceğini söylemiş. İddiayı kaybetmiş ve Süreyya olan soyadını Süreya olarak değiştirmiş"Süreya" soyadı ilk kez 1956 yılında yayımlanan "Elma" şiirinde görüldü.
(tr.wikipedia.org/wiki/Cemal_Süreya sitesinden alınmıştır.)


Sizin için seçtiğim şiirleri :

İki Kalp 

İki kalp arasında en kısa yol: 
Birbirine uzanmış ve zaman zaman 
Ancak parmak uçlarıyla değebilen 
İki kol. 

Merdivenlerin oraya koşuyorum, 
Beklemek gövde gösterisi zamanın; 
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, 
Bir şeyin provası yapılıyor sanki. 

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar 
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. 
Aşk 

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. 
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler 
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin 
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık 
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, 
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu 
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti 
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz 
Sanki hiç olmamıştı 
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu 

Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular 
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların 
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydiki sevmek 
Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken 
Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti 
Çünkü iki kişiydik 

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya 
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız 
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu 
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük 
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde 
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra 
Sonrası iyilik güzellik. 
Biliyorum Sana Giden... 

Biliyorum sana giden yollar kapalı 
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni 

Ne kadar yakından ve arada uçurum; 
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi 

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm 
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini 

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım 
Ben artık adam olmam bu derde düşeli 

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya 
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki 

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi 
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği 

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; 
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki 

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor 
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini 

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; 
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri 

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım 
Bu böyle pek de kolay değil gerçi... 

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; 
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki 

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, 
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki 

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, 
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: 

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu 
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri. 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)

Turgut Uyar

Kısaca Hayatı :
Turgut Uyar (d. 4 Ağustos 1927Ankara - ö. 22 Ağustos 1985İstanbul), şair.
İstanbul'daki ilköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulunu bitirip PosofTerme ve Ankara'da personel subayı olarak görev yaptı. İlk evliliği annesinin isteği ile oldu. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olan 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başladılar. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlandı. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları (Hayri Turgut Uyar) oldu.
İkinci Yeni akımının öncüleri arasında sayılan Uyar'ın ilk şiiri 1947'de Yenigün dergisinde yayımlanmıştır.  Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabı Arz-ı Hal (1949) ve Türkiyem (1952)'den sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959)'yla bireyin iç dünyasına ve birey-toplum ilişkisine yönelmiştir.Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi (1968)'de de koruduğu bu çizgi yerini Divan (1970) ile geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982) ile söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına bırakmıştır.
(tr.wikipedia.org/wiki/Turgut_Uyar sitesinden alınmıştır.)


Sizin için seçtiğim şiirleri :

Bir Gün Sabah Sabah

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç ten.
Vapur düdükleri ötmektedir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş-on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar  söylemişim pencereden.
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapancadan bir sepet elma almışım.

Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu.
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç ten.
Fabrika düdükleri ötmektedir.

Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları  da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi 
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat 
Durma göğe bakalım 

Akşam üstü rüyası
Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sereserpedir.
Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça...
-Uyan Turgut um, garibim, uyan
Bura Terme'dir.

Terme köprüsünden kamyonlar geçer,
Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
Cigaramı yakar evime dönerim...
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selam edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim...
(www.siir.gen.tr sitesinden alınmıştır.)

Necip Fazıl Kısakürek

Kısaca Hayatı :
Ahmet Necip Fāzıl Kısakürek, (d. 26 Mayıs 1904İstanbul - ö. 25 Mayıs 1983İstanbulTürk şâiryazar ve düşünür.
Necip Fazıl, 24 yaşındayken yayımladığı ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmıştır. 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve o devirde Türk basınının merkezi olan Bâb-ı Âli'nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılındaAbdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşayan Kısakürek, 1943-1978 arasında 512 sayı yayımlananBüyük Doğu Dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi’ne önderlik eden bir şairdir.
(tr.wikipedia.org/wiki/Necip_Fazıl_Kısakürek sitesinden alınmıştır.)


Sizin için seçtiğim şiirleri :

Boş Dünya 

Gittiler...Bana dünyam 
Birdenbire boş geldi. 
Seçilmiş oldu eşyam. 
Odalarım loş geldi. 

Gözlerim müebbette, 
Günü gelir elbette... 
Gelir Melek nöbette, 
Safa geldi, hoş geldi. 

Geçen Dakikalarım 

Kimbilir nerdeseniz, 
Geçen dakikalarım? 
Kimbilir nerdesiniz? 

Yıldızların korkarım, 
Düştüğü yerdesiniz; 
Geçen dakikalarım? 

Acaba tütsü yaksam, 
Görünür mü yüzünüz? 
Acaba tütsü yaksam? 

Siz benim yüzümsünüz 
Eğilip suya baksam, 
Görünür mü yüzünüz? 

Gitti bütün güzeller; 
Sararmış biri kaldı, 
Gitti bütün güzeller. 

Gün geldi saat çaldı, 
Aranızda verin yer; 
Sararmış biri kaldı!.. 

Beklenen 

Ne hasta bekler sabahı, 
Ne taze ölüyü mezar, 
Ne de şeytan bir günahı, 
Seni beklediğim kadar. 

Geçti istemem gelmeni, 
Yokluğunda buldum seni; 
Bırak vehmimde gölgeni, 
Gelme, artık neye yarar? 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)


Nâzım Hikmet Ran

Kısaca Hayatı :

Nâzım Hikmet Ran (15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963), daha çok Nâzım Hikmet olarak bilinen Türk şair, oyun yazarı, romancı, anı yazarı. "Romantik komünist" ve "romantik devrimci" olarak tanımlanır. Siyasi inançları yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nâzım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal olundu. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.
(tr.wikipedia.org/wiki/Nâzım_Hikmet sitesinden alınmıştır.)

Sizin için seçtiğim şiirleri :

Herkes Gibisin 

Gönlümle baş başa düşündüm demin; 
Artık bir sihirsiz nefes gibisin. 
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin 
Akisleri sönen bir ses gibisin. 

Mâziye karışıp sevda yeminim, 
Bir anda unuttum seni, eminim 
Kalbimde kalbine yok bile kinim 
Bence artık sen de herkes gibisin. 

Bulut mu Olsam 

Denizin üstünde ala bulut 
yüzünde gümüş gemi 
içinde sarı balık 
dibinde mavi yosun 
kıyıda bir çıplak adam 
durmuş düşünür. 

Bulut mu olsam, 
gemi mi yoksa? 
Balık mı olsam, 
yosun mu yoksa?.. 
Ne o, ne o, ne o. 
Deniz olunmalı, oğlum, 
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. 
Ölüme Dair 

Buyrun, oturun dostlar, 
hoş gelip sefalar getirdiniz. 
Biliyorum, ben uyurken 
hücreme pencereden girdiniz. 
Ne ince boyunlu ilâç şişesini 
ne kırmızı kutuyu devirdiniz. 
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı 
başucumda durup el ele verdiniz. 
Buyrun, oturun dostlar 
hoş gelip sefalar getirdiniz. 

Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? 
Osman oğlu Hâşim. 
Ne tuhaf şey, 
hani siz ölmüştünüz kardeşim. 
İstanbul limanında 
kömür yüklerken bir İngiliz şilebine, 
kömür küfesiyle beraber 
ambarın dibine... 

Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı 
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız 
simsiyah başınızı. 
Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... 
Ayakta durmayın, oturun, 
ben sizi ölmüş zannediyordum, 
hücreme pencereden girdiniz. 
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı 
hoş gelip sefalar getirdiniz... 

Yayalar-köylü Yakup, 
iki gözüm, 
merhaba. 
Siz de ölmediniz miydi? 
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp 
çok sıcak bir yaz günü 
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? 
Demek ölmemişsiniz? 

Ya siz? 
Muharrir Ahmet Cemil? 
Gözümle gördüm 
tabutunuzun 
toprağa indiğini. 

Hem galiba 
tabut biraz kısaydı boyunuzdan. 
Onu bırakın Ahmet Cemil, 
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, 
o ilâç şişesidir 
rakı şişesi değil. 
Günde elli kuruşu tutabilmek için, 
yapyalnız 
dünyayı unutabilmek için 
ne kadar çok içerdiniz... 
Ben sizi ölmüş zannediyordum. 
Başucumda durup el ele verdiniz, 
buyrun, oturun dostlar, 
hoş gelip sefalar getirdiniz... 

Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdildir» - diyor,- 
«aynı haşmetle vurur şahı fakiri.» 

Hâşim, 
neden şaşıyorsunuz? 
Hiç duymadınız mıydı kardeşim, 
herhangi bir şahın bir gemi ambarında 
bir kömür küfesiyle öldüğünü?... 

Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdildir» - diyor. 
Yakup, 
ne güzel güldünüz, iki gözüm. 
Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... 
Fakat bekleyin, bitsin sözüm. 
Bir eski Acem şairi : 
«Ölüm âdil...» 
Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. 
Boşuna hiddet ediyorsunuz. 
Biliyorum, 
ölümün âdil olması için 
hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz... 

Bir eski Acem şairi... 
Dostlar beni bırakıp, 
dostlar, böyle hışımla 
nereye gidiyorsunuz? 

(www.siirdefteri.com sitesinden alınmıştır.)